7 Eylül 2008 Pazar

NEDEN HERKES İNŞAAT YAPABİLİYOR?

Bir önceki yazıda, inşat sektöründeki sıkıntılardan bahsettikten sonra, TOKİ Başkanı Sayın Erdoğan Bayraktar’ın “herkesin inşaat yapabildiği” saptamasını değerlendireceğimizi belirtmiştik (tam köşe yazısı kıvamında oldu). Bayraktar’ın sözleri şöyleydi:

“Rutin işlerde, herkesin yapabileceği işlerde kar marjları aşağı çekilmediği sürece iş yapmak zordur.”
“Bizden şikayetçi olan müteahhitler yap-satçılar. Diploma alıp da mı yap-satçı oluyor? Mühendis mi, mimar mı, organize bir müteahhit mi? Bunlar meslekten mi, alaydan mı, okuldan mı yetişmiş?”

Herkes biliyor ki ülkemizde herkesin bildiği 2 iş vardır; futbol ve inşaat. Neyse ki mevzuat “çek-yat teknik direktörlüğü” olayını atlayarak Fenerbahçe’nin başına geçmeyi önlüyor, ancak inşaat o kadar şanslı değil ve ne yazık ki insanlar çalışan kepçeleri seyretmekten çok fazlasını yapabiliyorlar.

Çetin Altan’ ın çok sık bahsettiği “mesleksizlik” olgusu, ironik biçimde ülkemizde pek çok kişinin geçim kaynağı olmuş durumda. Berberlik gibi görece çok daha basit bir iş bile en azından bir çıraklık veya kalfalık eğitiminden geçmeyi gerektiriyor. Ancak inşaat yapmak için para yeterli.

Konut sektöründe sistemin işleyişini çok basitçe şöyle sıralayabiliriz:

1- Arsa sahibi, gayrimenkulunu değerlendirmek için bir müteahhit bulur, veya müteahhit kar edeceğini düşündüğü bir arsanın sahibini bularak anlaşır,
2- İnşaat mühendisi, mimar, makine mühendisi ve elektrik mühendisi tarafından projeler çizilir,
3- En uygun fiyatı veren ve müteahhide inşaat süresince problem çıkartmayacak bir Yapı Denetim Şirketi ile anlaşılır,
4- Ruhsat düzenlenene kadar bütün işler Yapı Denetim Şirketi tarafından yürütülür,
5- İnşaata başlanır ve en uygun fiyatı veren kalfa taşıyıcı sistemi yapar.
6- Beton atılmadan önce (bazen) Yapı Denetim Şirketi mühendisleri gelerek kalıbı ve demirleri kontrol ederler.

Kağıt üzerinde bakıldığında burada denetim mekanizmasının özel şirket aracılığıyla yürütüldüğünü görüyoruz. Hatta sözde müteahhit ile Yapı Denetim Şirketi arasında doğrudan bir para alışverişi olmaması için ödemelerin açılacak bir banka hesabında toplanarak ilgili belediyeler aracılığıyla şirketlere aktarılması öngörülmüş. Bu şekilde fiyat indiriminin de önüne geçilerek şirketler arasında eşitlik yaratılacağı gibi bir ütopya bile var.

Tabii bizzat şirketler bu paraları, tenzilatlarını düşerek müteahhitten alıp bankaya yatırdığı için teoride düzgün, ama pratikte içi boş bir mekanizma yaratılmış. Dolayısıyla ucuz fiyat veren şirketler, daha sonra da bu işleri alabilmek için müteahhitleri kızdırmadan ve karşılarında bir yaptırımları olmadan sistemden yararlanıyorlar.

Bu durumda baştaki soruna çözüm bulamamış oluyoruz; herkes inşaat yapıyor. Üstelik kalitesiz, depreme kadar dayanıklı, makyajı yerinde inşaat yapıyor. Bunun yerine inşaat sektörüne eğitime dayalı bir düzen getirmek gereklidir. Ünlü bir Türk düşünürünün dediği gibi “Eğitim şart”. Üniversiteler her yıl binlerce inşaat mühendisi ve mimar yetiştiriyor. Bunlar kalfalıktan gelme müteahhitlerin emirlerini yerine getirmek ile mühendislik gereklerini yapmak arasında sıkışıp kaldığı sürece sorunlar devam edecektir.

Yapılması gereken, tam da Bayraktar’ ın dediği gibi “alaylı değil okullu” kişilerin inşaat piyasasına girmesini sağlayacak düzenlemeleri yaparak sektördeki kaliteyi artırmak. Tabii bunun için bir sonraki seçimi değil ülkenin geleceğini düşünen politikacılara ihtiyaç var.