15 Ekim 2008 Çarşamba

ev alırken risk nedir? Harward Üniversitesi Riski yeniden tanımladı

Risk kavranı değişti.Harward üniversitesi 2008 sonunda bir araştırma ve çeşitli makalelerle riski yeniden tanımladı...
Bu çalışma ile 2008 sonundsa ev alacaklar için riski de tanımladı. Harward üniversitesine göre bu ortamda fitaı düşmüş ev alırken risk, ev almak değil bu ortamda taban yapmiş fiyatlara rağmen ev alamamak...

Yani risk imkan varken almamak yada alamamak....

iyi bir economistseniz hazir indirimdeyken http://www.eskisehirevleri.com
a bir göz atın isterseniz

Eskişehir Deprem

Bunlari yasamak istemiyorsak,evimizi kimin yaptigindan emim olmamiz gerek
insaati inşaat mühendislerine yaptirmamiz gerek....
Aşağıda tıklayarak ulaiacağınız video görüntülerindeki evlerin bir kısmı
tam sizin aradığınız evdi. Müteahhidi güvenilirdi. Odaların parkesi,pencerelerinin panjurları,mutfak dolapları tam istediğiniz gibiydi.Banyonun seramikleri vitrifiyeleri mükemmeldi.4+1,3+1 di. Tamda istediğiniz semtteydi severek aldınız ama yanıldınız....

Sizin yanlışınız betonarmesini incelememek oldu.Ama siz asıl parayıda betonarmesi için vermiştiniz...

bunlari bidaha hatirlayalim ve bunlari yaşamamak için ev alırken inşaat mühendislerinin yaptığı evleri alalım lütfen.

Eskişehirde güvenilir ev almak için inşaat mühendislerimize ücretsiz danışabilirsiniz.bize http://www.cobanli.com dan ulaşabilirisniz.

sizlere sağlıklı yapılara ulaşmanızı dileriz...

http://video.google.com/videoplay?docid=137062784155358953
GÖLCÜK VE ADAPAZARI DEPREMi video.google.com

7 Eylül 2008 Pazar

NEDEN HERKES İNŞAAT YAPABİLİYOR?

Bir önceki yazıda, inşat sektöründeki sıkıntılardan bahsettikten sonra, TOKİ Başkanı Sayın Erdoğan Bayraktar’ın “herkesin inşaat yapabildiği” saptamasını değerlendireceğimizi belirtmiştik (tam köşe yazısı kıvamında oldu). Bayraktar’ın sözleri şöyleydi:

“Rutin işlerde, herkesin yapabileceği işlerde kar marjları aşağı çekilmediği sürece iş yapmak zordur.”
“Bizden şikayetçi olan müteahhitler yap-satçılar. Diploma alıp da mı yap-satçı oluyor? Mühendis mi, mimar mı, organize bir müteahhit mi? Bunlar meslekten mi, alaydan mı, okuldan mı yetişmiş?”

Herkes biliyor ki ülkemizde herkesin bildiği 2 iş vardır; futbol ve inşaat. Neyse ki mevzuat “çek-yat teknik direktörlüğü” olayını atlayarak Fenerbahçe’nin başına geçmeyi önlüyor, ancak inşaat o kadar şanslı değil ve ne yazık ki insanlar çalışan kepçeleri seyretmekten çok fazlasını yapabiliyorlar.

Çetin Altan’ ın çok sık bahsettiği “mesleksizlik” olgusu, ironik biçimde ülkemizde pek çok kişinin geçim kaynağı olmuş durumda. Berberlik gibi görece çok daha basit bir iş bile en azından bir çıraklık veya kalfalık eğitiminden geçmeyi gerektiriyor. Ancak inşaat yapmak için para yeterli.

Konut sektöründe sistemin işleyişini çok basitçe şöyle sıralayabiliriz:

1- Arsa sahibi, gayrimenkulunu değerlendirmek için bir müteahhit bulur, veya müteahhit kar edeceğini düşündüğü bir arsanın sahibini bularak anlaşır,
2- İnşaat mühendisi, mimar, makine mühendisi ve elektrik mühendisi tarafından projeler çizilir,
3- En uygun fiyatı veren ve müteahhide inşaat süresince problem çıkartmayacak bir Yapı Denetim Şirketi ile anlaşılır,
4- Ruhsat düzenlenene kadar bütün işler Yapı Denetim Şirketi tarafından yürütülür,
5- İnşaata başlanır ve en uygun fiyatı veren kalfa taşıyıcı sistemi yapar.
6- Beton atılmadan önce (bazen) Yapı Denetim Şirketi mühendisleri gelerek kalıbı ve demirleri kontrol ederler.

Kağıt üzerinde bakıldığında burada denetim mekanizmasının özel şirket aracılığıyla yürütüldüğünü görüyoruz. Hatta sözde müteahhit ile Yapı Denetim Şirketi arasında doğrudan bir para alışverişi olmaması için ödemelerin açılacak bir banka hesabında toplanarak ilgili belediyeler aracılığıyla şirketlere aktarılması öngörülmüş. Bu şekilde fiyat indiriminin de önüne geçilerek şirketler arasında eşitlik yaratılacağı gibi bir ütopya bile var.

Tabii bizzat şirketler bu paraları, tenzilatlarını düşerek müteahhitten alıp bankaya yatırdığı için teoride düzgün, ama pratikte içi boş bir mekanizma yaratılmış. Dolayısıyla ucuz fiyat veren şirketler, daha sonra da bu işleri alabilmek için müteahhitleri kızdırmadan ve karşılarında bir yaptırımları olmadan sistemden yararlanıyorlar.

Bu durumda baştaki soruna çözüm bulamamış oluyoruz; herkes inşaat yapıyor. Üstelik kalitesiz, depreme kadar dayanıklı, makyajı yerinde inşaat yapıyor. Bunun yerine inşaat sektörüne eğitime dayalı bir düzen getirmek gereklidir. Ünlü bir Türk düşünürünün dediği gibi “Eğitim şart”. Üniversiteler her yıl binlerce inşaat mühendisi ve mimar yetiştiriyor. Bunlar kalfalıktan gelme müteahhitlerin emirlerini yerine getirmek ile mühendislik gereklerini yapmak arasında sıkışıp kaldığı sürece sorunlar devam edecektir.

Yapılması gereken, tam da Bayraktar’ ın dediği gibi “alaylı değil okullu” kişilerin inşaat piyasasına girmesini sağlayacak düzenlemeleri yaparak sektördeki kaliteyi artırmak. Tabii bunun için bir sonraki seçimi değil ülkenin geleceğini düşünen politikacılara ihtiyaç var.

6 Ağustos 2008 Çarşamba

DEVLET İLE REKABET MÜMKÜN MÜ?

Bilindiği gibi inşaat sektörü son 2 yılda büyük durgunluk içine girmiştir. Amerika kaynaklı mortgage krizinin bütün dünyada meydana gelen yansımalarının yanında, ülkemizin kendine özgü sorunları da bu krizi derinleştirmiştir.

Geçmişten gelen sorunları çözmek ve hızla artan konut ihtiyacını planlı bir şekilde karşılamak için 1984 yılında Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı kurulmuştur. 1990 yılında Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı adıyla ikiye ayrılan bu kurum, 1993 yılından itibaren kaynak sıkıntısına girmiş, 2001 yılında Toplu Konut Fonu’nun kaldırılmasıyla da sadece bütçeden ödenek aktarılmasına bağımlı hale getirilmiştir.

İşte bu aşamadan sonra alt ve orta gelirliye konut üretimi için kaynak sağlama adına kar amaçlı projelere başlamıştır. Asıl sıkıntı da burada baş göstermiştir.

Ekonomik düzenin en önemli bileşeni “KAR”’dır. Büyük küçük her firma, doğası gereği gerçekleştirdiği her ürün veya hizmeti, maliyetinden fazlasına satmak zorundadır. Bu aradaki farkı lüks algısı, marka değeri, beğenilirlik gibi faktörler ve tabii ki arz talep dengesi belirler.

Konuya inşaat açısından bakarsak, belli bir kalite düzeyini tutturmak için her binaya belli bir harcama yapmak gerekir. “İnce işler” diye tabir edilen seramik, boya, mobilya aksamı, kaplamalar gibi imalatlar maliyeti düşürmeye yardımcı olsa da, emniyet açısından kaba inşaatı belli bir maliyetin altında yapmak mümkün olmamaktadır. Bunun üzerine vergi, harç, yapı denetim maliyetleri de eklenince, dar ve orta gelirli için bir ev sahibi olmak hayalden öteye gitmemektedir.

İşte TOKİ’nin devreye girdiği alan burasıdır. Kamu kuruluşu olması sebebiyle yapı denetim firmalarına tabi olmadığı gibi Hazine veya Belediye arsaları üzerine konut yaptığı için arsa payı sıkıntısı da çekmemektedir. Bunlar maliyet üzerinde ciddi etkileri olan kalemlerdir. Bu maliyetleri karşılamak zorunda olan özel sektörün yaptığı konutlar, tabii ki dar ve orta gelirliyi aşmaktadır.

Madalyonun öbür yüzünde ise, kaynak yaratmak için TOKİ ciddi sayıda kar amaçlı konut üretmektedir. Maliyetleri daha düşük olmasına rağmen özel konutlarla aynı ve hatta bazen daha pahalı satılan bu konutlar, yapıldığı her bölgede özel sektörün işini baltalamakta ve krizi kronikleştirmektedir. Toplama bakıldığında 228 bin 435 sosyal konutun yanında, gelir sağlamak amacıyla 45 bin 958 konutluk proje uygulanmıştır.

Bu konuda TOKİ Başkanı Sayın Erdoğan BAYRAKTAR’ ın yaptığı açıklamalar da asıl sıkıntıları gösteriyor:

“Rutin işlerde, herkesin yapabileceği işlerde kar marjları aşağı çekilmediği sürece iş yapmak zordur.”
“Bizden şikayetçi olan müteahhitler yap-satçılar. Diploma alıp da mı yap-satçı oluyor? Mühendis mi, mimar mı, organize bir müteahhit mi? Bunlar meslekten mi, alaydan mı, okuldan mı yetişmiş?”

Bir sonraki yazıda, bu fikrin çarpıklığı üzerinde duracağım.

21 Haziran 2008 Cumartesi

Ustalık ve Sanatkarlık

İster evinize korniş taktırın, isterseniz de 720 konutluk inşaat yapın, mutlaka başınıza gelmiştir; usta ile uğraşmak zordur. Bunun pek çok nedeni vardır, ama en önemlisi inşaat işinde eğitim düzeyinin çok düşük olmasıdır. Anlatmak istediklerinizin hedefe ulaşmaması bir yana, en basit (ve gerçekçi) önerilerinizin bile bir burun kıvırma ile geçiştirilmesi kaçınılmazdır.

Eğitim düzeyi ise ustalık ile sanatkarlık arasındaki çok önemli çizgiyi belirleyen faktördür. Tabii ki bundan anlaşılması gereken bildiğimiz anlamda “mektepli” eğitim değildir. İyi bir sanatkarın yanında yetişmiş olmak, işine duyulan saygı, müşteri (veya işveren) ile aynı dilden konuşmak iyi bir eğitimin göstergesidir.

Ustalık kolaydır. Kapınıza iş istemeye gelen birisine sorarsınız “Ne iş yaparsın?” diye. Eğer anlatmaya başlarsa “Kalıp, duvar, sıva, fayans, boya…” diye, anlayın ki o bir ustadır. Evet, muhtemelen hepsini yapar, ama hangi kalitede?

Yanlış anlaşılmasın, bu tip ustaların çok işe yarayacağı ortamlar da vardır. Asıl işi inşaat olmayan, ancak her türlü bakım-onarım işi için taşeron çalıştıracak kadar büyük de olmayan firmalar, bu tip 1-2 usta ile kaliteyi çok da kafalarına takmadan işlerini gayet rahat sürdürebilirler.

Ancak kim hafta sonları kafa dinlemek için yaptırdığı evin çatısının akmasını, içinde rüzgar esmesini, veya en kötüsü ufak bir sallantıda yerle bir olmasını ister. İşte bunun için sanatkarlara ihtiyaç vardır. Çatı için bulduğunuz sanatkar, inşaata tek bir bakışla nereden eğim vereceğini, suyu oluklara nereden akıtacağını, dikmeleri, aşıkları ver mertekleri hangi aralıkla koyacağını bilir. Ondan sonra işine karışmazsınız ve sizin düşündüğünüzden de iyi bir iş çıkarır.

Peki ama bu sanatkarları nereden bulacağız? Kimse size geldiği zaman “Ben fayansçıyım, ama bazen derzleri tutturamadığım olur. Bir de zeminde su birikebilir.” demeyeceğine göre iyi bir işi (veya inşaatı) kime yaptıracağız?

Bunun için ilk yapılacak şey, teknolojinin imkanlarından yararlanarak araştırma yapmak ve konusunda uzman firmaları bulmak. Örneğin internette basit bir arama yaptığınızda karşınıza çıkan www.construction.omcomc.com gibi siteler, her türlü inşaat işinde size yardımcı olmaktadır.

Bu tip firmaları seçerken dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da mühendis kökenli olmalarıdır. Nasıl dişiniz ağrıyınca dişçiye gidiyorsanız, inşaat yaptırmak için de inşaat mühendisine danışmalısınız. Böylece hem güvenli bir iş yaptırmış olursunuz, hem de usta problemleriniz en aza iner. Çünkü karşınızda oturmuş, köklü bir firma vardır ve her türlü imalatınız garanti altındadır.

İnşaat firması seçimi


İnşaat işinde 3 önemli unsur vardır. Bunlar sırasıyla Emniyet, Estetik ve Ekonomi’dir.
İçinde bizim ve sevdiklerimizin yaşayacağı, çalışacağı yapıların emniyetli olması göz ardı edilemeyecek ilk faktördür. Türkiye’nin büyük çoğunluğu gibi Eskişehir de deprem riski taşıyan bir yerleşim bölgesidir. Bundan dolayı burada inşa edilecek yapıların konusunda profesyonel ve deneyimli kişiler tarafından yapılması çok önemlidir.
Estetik açıdan güzel yaşam alanları bizleri mutlu edecek ve ruhumuzu besleyecektir. Yoğun ve stresli bir iş gününün ardından evinize döndüğünüzde sizi rahatlatacak çiçeklerle dolu, hoş kokulu bir bahçe, temiz bir yüzme havuzu gibi konforu artırıcı unsurlar size bütün günün yorgunluğunu unutturacaktır.
Bu güzellikleri içinde barındıracak ve aynı zamanda günümüz şartlarında ekonomik açıdan da sizleri zorlamayacak yapıları yaptırmak için Eskişehir’de ÇOBANLI İNŞAAT’a( www.cobanli.com ) başvurabilirsiniz.

Türlerde mimari seramikler

Mimari Seramikler
Binlerce yıllık seramik kültürümüz farklı alanlarda mükemmel örnekleri kapsamaktadır.Bugün de iç ve dış mekanlarda kullanılan seramik ürünler bu kültürün devamı niteliğindedir.Gelişen seramik teknolojileri ve seramik sanatı ,mimaride kullanılan ürün yelpazezini geliştirmiştir.
Kullanılan seramik ürünler,kullanım alanlarına göre sınıflandırılacağı gibi,teknik özelliklerine göre de gruplandırılabilir.Bu yaklaşımla banyo,mutfak gibi mekanlar,ıslak mekanlar olarak ele alınacağından bu kısımlarda kullanılacak seramik kaplama malzemelerinin su emme düzeyleri cok önemlidir.Oysa dış kaplama malzemelerine baktığımız da ise bu özellik yanın da dona karşı dirençleri de cok büyük önem kazanır.Bu ayrıntılara dikkat edilmeden sunulan çözümler bir süre sonra çatlama,kırılma,kabuklanma gibi problemlerin de ortaya çıkmasına sebeb olur.
Mimari de özellikler dış mekanlar da kullanılacak süsleme amacıyle yapılan seramik duvar elemanlarında da dikkat edilmesi gereken en önemli unsurlardan biri soğuğa ve sıcağa karşı kullanılan malzemelerin dirençli olmasıdır.
Türklerin bu teknik bilgilerinin ne kadar mükemmel olduğu,binlerce yıldır,Semarkant'tan Konya'ya ,kervansaray,medrese,camii gibi yapıların iç ve dış yüzeylerinde bugün bile en parlak,en canlı renk ve süsleme özelliklerini muhafaza ederek süregelmiş olmalarıyle ölçülebilir.

20 Haziran 2008 Cuma

merhaba

merhaba